İki bira içtim. Çok özledim. Bir ölünün kırkı
çıkmamıştı henüz, bir bebeğin adı konmamıştı o zamanlar. Biz şimdi neydik?
ya da ne değildik bilmiyorum bile. Bir kaç kıyamet kopmuş, Tanrı insanı
yaratmıştı.
Ben o vakitten beri , yani o kahrolası
meyvanın yenilişinden beri iki bira içiyorum ama ilk kez özlüyorum.
Evet. Evet. fark ettim bunu ve şuan kalmak
istiyorum. Sorsanız mitolojik bir tanrıya elbet "günah! "der buna.
ama ben ilk kez özlüyorken içiyorum Tanrım, bir küçük torpil yapamaz mıyız
bana? Yani bana da mı günah!
Doğmadan önce
küllerimden ankanın kanatlarında, çok soru sordum "neden?" diye.
"neden?" dedim milyonlarca kez, neden? ama en çok özlemeyi merak
ettim. Birini, bir şeyi, gelmişi, geçmişi özlemeyi merak ettim. Dedim "
insan nasıl özler?". Gelip geçen rüzgarlara, gelip kalan yalanlara,
delip geçen kurşunlara, öldürüp dirilten Allah'a sordum: " nasıl özler bir
insan ." Sordum en yakınıma, en uzağıma, bana en uzak olan sırtıma sordum.
En sevdiğim kitaptaki Selim Işık'ı özleyen Turgut Özben'e sordum,
"bazen" diyen Nejat İşler'e sordum özlemeyi. Ben daha önce hiç
özlemedim. Cem adriana'a sordum. Kıırmızı Tuborg'a karısı yeşil Carslberg'e
sordum Heineken'de oturdukları o buz
gibi dairede. Sordum soruşturdum, aklımın iplerini kördüğüm ettim ama
kayboldum özlemenin yemyeşil ormanında.
Can çekişen bir ceylan gibi , aslanın
pençesini yemiş bağrına, titriyordum. Can veriyordum, göğü görüyordum.
yıldızlarında altında ölüyordum ama yine özlemeden bitiyordu.
Yükselen bir ses, bir nota en sevdiğim
şarkı . Özlemekten bahsediyordu. "özledim " diyordu,"çok özledim"
diyordu. Özlenen hep uzakta mı olmalıydı? Hep uzaktaki birini mi özlerdi
insan? İnan hiç bir fikrim yoktu.
Cevap alamıyordum. Aradığım kişiye şuan
ulaşamıyordu. Numaram yoktu belli ki. Ben iki bira içiyordum. Ama çok
özlüyordum, ilk kez.
Sanki o kıtayı ilk kez keşfederkenki gibi,
ilk kez çaresiz bir aileye çocuk umudu aşılarmış gibi özlüyordum. Heyecan
duyuyordum. Sessizce fısıldıyordum kulaklarıma " evet" diyordum
" evet. bu özlem olmalı. sonunda beni de ziyaret ediyor işte".
iki bira içtim, bir kaç damla bıraktım
gönlüme.biranın birazını döktüm ama hala özlüyordum, hala.
öpüyordum elbet kutsal bir kitabı öpermiş
gibi biramı, başımın üstüne koyuyordum özlemi. İnsan karar vererek aşık olmaz
demişti kıymet bulamamış bir filmde başrol oyuncusu, ben karar vererek
özlüyordum. İnatçıydım, biraz sarhoş. belki de bu yüzden cenneti görüyordum.
Bilmiyorum nerden esti kafama, ben yazı yazmayı bırakmıştım ama hazır
özlemişken yazmak istedim.
kalemim adıma bir şeyler karalarken ben
dilim döndükçe özleme eşlik ediyordum. Bazı anlar vardır. Bazı mesafeler. Bazı
hayatlar ve bazı kadınlar vardır ki nerede olursa olsunlar daima kulaklarında
bir çınlama olur. Çünkü ben özlüyorum , onu anıyorum, onu düşünüyorum, onunla
kendi kendime, sanki buradaymışçasına konuşuyorum. Kulaklarımın pasını onun
ismiyle siliyorum. İki bira içiyorum, bir kadını özlüyorum ve biraz ağlıyorum.
tahrik oldum. iki bira ve çokça özlem
tahrik ediyor insanı, deneyin
Şaban Sarı 181114 Ankara
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder