Pages

Ads 468x60px

28 Mart 2015 Cumartesi

Mutluluğun Gariban Saatleri

     Kırmızı bir kupadan tüten o sıcak kahve kokusu geceyi dolduruyorken, korkak bir kedi gibi camın kenarına oturdum. Avuçlarıma kahvenin sıcaklığı, yüzüme gecenin esmer serinliği... Aynı anda iki farklı ruhu, duyguyu canlandırmanın o garip saatindeyim. Garip saatlerden kastım gecenin 02:42 'si mesela. Kahveden bir yudum alıyorum ve biraz sessizliğin nağmelerini dinliyorum...
     Böyle sessizlik anlarında, kahvenin ve gecenin açtığı düşünce kapılarından içeriye olur olmadık konular giriverir. Siz garip saatlerin insanları, iyi bilirsiniz bu durumu ve anlarsınız beni, değil mi? Benim o küçücük dünyamın kapısını aralayan bir "M" harfi peşinde "utluluk "harflerini de getirerek, aklımın baş köşesine mutluluk olarak kuruluverdi. İyi mi? Gecenin damarlarımda Nazan Öncel olarak aktığı saatlerde mutluluk düşüncesine kalktım demli bir çay koydum. ( Sordum kahve sevmediğini söyledi. "Mutsuz insanlar kahve içerler, mutluluk çayla iyi gider ; tıpkı çaya batırılan bisküvi gibi " dedi. )
     Çay yüreğimin ateşinde demlenirken, mevsim bahara göçerken ardında son yağmur kırıntılarını bırakıyordu, seneye beni bıraktığı yerde bulabilme umuduyla. Yağmur kadar demokrat olamadık asla. Zaman ve mekan; koltuk ve para dinlemeden herkes için aynı dilde yağdı, herkes ıslandı mı donuna kadar aynı dilde ıslandı. Karanlığın içinde gözleri parlayan kedileri de ıslattı, aydınlığın içinde ciğeri kararmış adam müsvettelerini de ıslattı. Yağmurun sesi, kırık bir kaç notanın arkasında kulağımdan içeri damsız girdi; yağmurun kokusu düşüncelerimin aklını başından aldı.... Mutluluğun yağmur sonrası hafiflemişlik hissiyle bir alakası olabileceğini düşündüm. Düşünürken bu fikrimi onaylarcasına bir yudum kahve içtim.
     Utangaç bir güneş gün boyu kendini bulutların arkasına sakladı ve gün biterken kızıl yüzünü annesinin paçasının arkasından bakan bir çocuk gibi gösterip yerini ikizi geceye bıraktığında hava ruhumu titretecek kadardı. Güneşin samimiyetine aldanıp bir tshirtle günü kurtarmıştık ama garip saatlere koşarken gitgide soğuyan hava, yağmurun ayak seslerini de beraberinde getiriyormuş. Size şimdi çayını yudumlayan mutluluğun tarifini yapacağım, müsadenizle:
     Yağmur öncesi iyice ağırlaşan hava ve huzursuzluğun sınırında, intiharın eşiğinde bir deliliğin; bir anda yerini huzurlu ve derin bir ferahlığın aldığı o yağmur ıslaklığı anıdır işte mutluluk. Mutluluk, bahar yağmurları altında ıslanırken, ağlarken üstelik; arkadan bir elin bir battaniye ve bir kupa kahveyle gelmesidir. Mutluluk, mutsuzluğun sınırında bacaklarını suya sallayarak kahkaha atmaktan başka bir şey değil. Demli bir çay içmek ya da cam kenarında sek bir kahve benim gibi. Yağmurun marifeti ya da her hangi bir totemin; mutluluk içimizde samimiyete sarılı keşfedilmedikten sonra ne fark eder ki!
    Garip saatler geri de kaldı. Kahve bitti. Nazan öncel uyudu. Yağmur dindi, bir fransız seviştikten sonra sızdı. Gideyim mutluluğu uğurlayıp kupayı ve çay bardağını yıkayayım. Bulaşık yıkamak gayet mutlu bir eylemdir bu garip saatlerde!

ŞABAN SARI

1 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...