BİR KADIN
Bir kadın tanıdım. Ütopya sayılabilecek güzellikteydi. Ben daha
o zamanlar çocuk sayılabilecek çağlarımın bi’ yerlerindeydim. Kaybettiğim bir
çorabın tekini arar gibi kendimi arıyordum. Nereye bıraktıysam orada olabilir
miydim?
Anı enkazı arasında sıcak geçmiş
zaman güneşi aklımı kavururken bunalmış, soluklanacak bir ölüm diliyordum
gökyüzünden. Yeni alınmış bir deftere
başlayamama fobisine sahip gibi önümdeki yeni hayata sıfırdan başlamaya
korkuyor, elim ayağıma dolaşıyor, sanki aynadaki biraz daha yabancı bir adam
oluyordu. Böyle orta halli bir deliliğin
saatlerinde bir kadın tanıdım.
Aklımdaki senaryoda hangi
karakteri kimin oynayacağına bir türlü karar verilemiyordu. Tartışmanın ölümüne
kavgasıysa “ben” i kimin canlandıracağı konusundaydı. Benlik kavgası
düşüncelerimden davranışlarıma oradan da tüm coğrafyaya yayılmış, yalnızlık
ağlarıyla toplum kışkırtılmış, ortalık cehenneme dönmüştü. Her şeyin tek
suçlusu bendim.
Bir kadın tanıdım. Dündü ya da
yarın ama tanıdım. Var mıydı gerçekten yoksa bir palyaço hayal mi görüyordu
anlamadım. Fakat uyuşturan, unutturan ve yaşamaya tahrik eden bir hali vardı.
Ve çizilmiş akıl plağıma iyi gelen bu ütopya, kanatan bir gerçekten daha
iyiydi. İnanmayı seçtim.
İnsan inanarak doğar sonra inanmayı
bırakır. Yeryüzündeki tüm inanç ve kavramları içimde buldum daha 7 yaşındayken.
Hiç sormadım ne bunlar diye. Ve her gelen hikâye bir fincan inanç alarak gitti,
eksildim zamanla birlikte. İnanmaya dair
her şey kaybolduğunda içimde bir ben kaldım, bir de ben. Hayatsız, gökyüzü
altına hapsolmuş bir vatandaş gibi kaldım. Vizesiz geçemeyeceğim özgürlükler
verdiler elime, çocuk gibi kandım. Sustum, susturuldum.
Birini bulmak kolay, peki ya
kendini? Rasyonel bir kavram var mıydı beni kategorize edebilecek? O muydum bu
muydum yoksa sadece hiç mi? iyi mi kötü mü? Delirmiş mi akıllanmış mıydım? Ben
miydim yoksa senin istediğin mi? bilemedim ki hiç. Olmayan birini aramak
gibiydi yaşamak saçmalığı. Ve inanma özgürlüğümü kullanarak bir kadın tanıdım.
Bir kadın tanıdım. Umutlu bir
aydı. Ayın adında bir umut bir eylül bir hareket yoktu. Umutlanasım varmış
gibiydi. Sesler vardı kulağımda, birkaç birbirinden ayrı fotoğraf ve çokça
kelime. Kelimeler, sesler ve fotoğraflar artık bir geleceğe hitap
etmiyorlar. Kadını tanıdığım gün içimde
bir intihar saldırısı. Resmi rakamlara göre bir tek ben öldüm ama aslında hayat
bitti.
Bir kadın tanıdım. Pişman değilim
Tanrım. Yine olsa yine kanarım yalanlarına, söz. Bir sınavın ortasındaydık ve
ben yeter diyerek çıkmak istiyordum. Bir
intiharın tam ortasında ben yaşamak istiyorum diye ağlarsın. Bir yalnızlığın
tam sonunda ben tanımak istiyorum der, sarılırsın. Rüyalara hüküm giydirilmez.
Kararı yok bunun. Başı olmayan bir hayatın hatırlanmasını da bekleyemez
bilincin. Dilinde bozuk bir yarım kalmışlık, gözlerinde uykulu bir çaresizlik,
adı her geçtiğinde telefon görüşmelerinde aklında isimsiz bir mektup.
Bir kadın tanıdım. Emin değilim.
Bir ben miydim tanıdığım. Sen mi geldin? KİMDİ O !?
Bir kadın tanıdım adını söylemeye
gerek yok, bir mezar taşım olsa yeter zaten. İsimlerin ne önemi var?
ŞABAN SARI
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder