UYKU KAÇIRAN
- -Efendim?
- - Alo, Bilge?
- -Gecenin bu saatinde kimsin?
- -Beni affet Bilge. Seni çok özledim. Dayanamadım,
aradım…
- -Tufan? Tufan ne istiyorsun lan bu saatte Allah’ın
cezası, delirdin mi?
- -Yok, biraz içtim sadece.
Telefonu Tufan’ın yüzüne kapattım. Uykumun en derin ve tatlı yerinde
uyandırılmaktan nefret ediyorum. Özellikle bunu yapan eski bir sesse daha çok
nefret ediyorum. Fakat eskittiğim bu ses insana saat kaç olursa olsun güzelliklerden
çok kırgınlık hatırlatıyorsa daha bir haklı hissediyorum kendimi.
Yorganı başıma çekip uykuma dönüyorum. Bir süre karanlığa paralel
sürüklenip, gözlerimi kapatınca aklımda eski filmler oynamaya başlıyor. Sansürsüz
ve acımasız olan bu anılarla birlikte uykuya veda ediyorum. Karanlığın içinde
varlığımı doğrultuyorum. Kedim Leo da bana noluyor bakışlarıyla bakarak
siyahlığı biraz renklendiriyor. Solumdaki pencereye doğru bakarak gecenin
içinde yitip giden anlara kulak kabartıyorum.
Yağmur yağmış ben uyurken. Bir yerlere bazı hikayeleri taşıyan taksilerin
çıkardığı ıslak sesten anlıyorum bunu. Ay ışığını çift kişilik yataklarda tek
kişilik yaşayanlar için biraz kısmış ışığını. Malum yarın mesai var. Doğa ana’nın
tüm iyi niyetiyle yarattığı bu atmosfere rağmen uykum kaçtı. Tufan uykumun
içine etti. Aylar sonra bile hala bir telefonla hayatımda bir şeyleri kırıp
dökebiliyor, pes!
İlişkinin başında, aslında tüm ilişkilerimin başında her şey ne kibar
oysa. Bir eve ilk kez girildiğinde eşyalara özenle dokunup onları kırmamaya
çalışmadaki o ince düşünce sonrasında hayallerle sirtakiye dönüyor. Aman beni
iyi bilsin diye giyinilen takdire şayan duygu kıyafetleri, bir zaman sonra
kırış kırış olup rengi atıyor, yer bezi bile olamadan unutuluyor. Ben hep karşı
tarafın isteklerine önem veririm diyerek yaratılan “ ben gerçekten farklıyım”
karakteri de hikayenin sonunda muhakkak ölüyor. İnsan başını düşünüce “olsa da
sevsek”, sonrasını düşününce “oh be!” Diyor.
Büyü muhakkak bir yerlerde bozuluyor. Bozuyorum. İlk öpüşmede mi
bozuluyor yoksa ilk birleşmede mi bilmiyorum. İstisnasız bitiyor. Elim yanlış bir yere mi çarpıyor, dilim olmadık bir
kelimeyle tüm havayı mı bozuyor yoksa saat on iki oluyor da prens bir hıyara mı
dönüşüyor hiçbir fikrim yok. Anlamıyorum. Sıkılıyorum.
Tufan’dan önce olduğu gibi sonrasında da “ artık son, ilişkilere tövbe”
dedim. Cenabetlik mi bende yoksa hepimiz mi aynı filmi çekiyoruz buna da bir
şey diyemiyorum.
Bunları Leo’ya anlatırken bir yandan da kendimin çözümlemesini
yapıyorum. Gece olunca insanın kendini daha bir temize çekesi gelmez mi zaten
hep?
Kucağıma uzanan Leo’nun yumuşak tüyleriyle biraz olsun dağılıyor
fikirler. Sakinleştim. Tufan ve diğer tüm herifleri de arka odalara
kilitliyorum. Yataktan doğrulup, mutfaktan bir bardak su içip tekrar
sıcaklığıma dönüyorum. Leo ayak ucumda kendine bir yer buluyor. Geleceğe dair
yeni planlarımı yapıp, kararlar alırken uyuya kalacağım muhtemelen ve tüm bu
güzel kararları sabah telaşında hatırlamayacağım bile…
- -İyi geceler Leo
- -Mrrrrrrrr…..
Şaban
SARI
0417. UYKU KAÇIRAN
-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder