YANIK DÜNLER
Ben
böyle biri değildim, beni çoğul zamanlar bu hale getirdi,
Ruhumdaki
ateş, damarlarımda katran karası isler bıraktı,
Duygularımı
saran kötü niyetli bir tümörün adı: insan.
Gözlerim
renksizdi, ama rengarenk görürdü herkesi,
Hümanistti,
aşıktı, inanmış bir vatanseverdi;
Reddettim
hislerimi ve bedenimi, bir intihar notu bıraktı biri,
Gitti;
oyunbozan bir isimdi, en sevdiği oyunu bırakıp gitti.
Sevdiğimdi,
bana gerçeği gösterdi: nefretimdi.
Tüm
benliğimi kendimden uzağa sürgüne gönderdim,
Naftalin
bir geleceğe sardım hisleri,
Kilitledim
varlığımı, büyüler içerisine sakladım kendimi,
Büyülü
sözcükleri unuttum sonra, yuttum boynumdan büyük lokmaları.
Sus’tu
adım, yok’tu varlığım
Kimliğimde
bir adım vardı, birde Tanrı: dayanağımdı.
Kapalı
kapılar ardından, parmaklıklar ardında
Saklı
kağıtlar, gizli tarikatlar arasında,
Bir
kahvaltı sofrasında, bir gölgeydim, bir ruhtum bir cesettim:
Duygu
tanımadığım bir kızın adıydı.
Duygularımı
gösterdiğim tek yer bir cenazede bir tabutun başıydı
gelmişte
geçmişte o an ben'dim;
elime
bir kitap verdiler okuyamadım,
sadece
ağladım: ben ölüme hiç alışamadım.
Yanık
geçmişteki et kokan sevdalara, arkadaşlıklara ve ölümlere hiç ama hiç
alışamadım: MIŞ gibi göründüğüm bir hastalıktım, idam edildim
Yargısız
infazcı dişi bir cellâdın ellerinde,
Yetimdi,
öksüzdü ve kalpsizdi: o sen’din.
Duygularımı
gösterdiğim tek yer, bir cenazede bir tabutun başıydı:
O
benim kanımdı,
Ardında
kalan ucu yanık bir fotoğraftı:
Babası
ölü bir çocuk kucağında.
Bir
gün bir fotoğraf çekeceğim
Sevdiklerimden
çok sevdiğimi sandıklarımı model yapacağım:
Bu
bir oyundu herkes kaybetti:
Ben
gitme demeyi hiç düşünemedim,
Ölümü
hiç sahiplenemedim.
"Ş"aban
"S"arı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder