Pages

Ads 468x60px

26 Nisan 2014 Cumartesi

Ruh Parçaları # 149: Çırılçıplak gerçeklik

ÇIRILÇIPLAK GERÇEKLİK     
      Alışmıştım. Kaderlerinden şarampole yuvarlanmış düş kırıklıklarına ağlayan kadınlara ve onların gözlerinden topladığım korkuların umutsuz kokusuna alışmıştım...Alışmıştım. Uzun yolculukların bitmesini beklemeye alışmış, o yolculuklardan kalma yorgun bakışlara, sessiz iç çekişlere, uzaklara dalıp gitmelere bir hayli aşinaydım. Hızlı yaşarken zaman kaybından ölümü kucaklamış çocuklar mevsimi... Vakit. Dipsiz bir kuyu vakit.
      Anlatacaklarım hiç bir anlama gelmiyor. Alışık olduğun üzere sana aynaların ardından sırlı kelimeler sunacağım, biraz sarhoş olacaksın. Ne dediğimi anlamadığın zamanlarda, göğe sığınacak, dualar yakacaksın. Sessizliğini kurban edeceksin kitapsız tanrılara....
      Erkekleri tanımıyorum. Sana onları anlatamam. Katilleri bilmiyorum. Ölümden haberdarım bak, onu gösterebilirim. İnsanlara inanmıyorum, cennete ancak kuşları koymayı düşünüyorum. Doğru bir yolun varlığına inanmıyorum; sağlaması yapılmamış basit sonuçlardan bir tanesi göstereceklerim, o kadar. İnandığım ne varsa, içimde. Bana özel... Gerisi, gelecek.
      Kadınları kokularından tanıyorum. Ucuz ruh pazarlarında satılan, kalitesini yitirmiş esans şişeleri gibiler... Çürümüş elmaları ısıran ademlerin arasında dolanıyorum. Ben bu şehri bir rüyada gördüm. Rüyalara inanır mısın? Ruhların kokularını alamıyor musun? Hasta mısın? Biraz deli? Çok inanıyorsun, çıkart gömleğini. Ruhunun iplerini gevşet. Bana bırak bedenini. Ben bu bedeni bir rüyada öptüm. Seninle bir rüyada karşılaşmış olabiliriz, biliyor musun? Kokunu hatırlıyorum. En sevdiğim film senin de en sevdiğin film ve onun hakkında bir kaç ışık yılı konuştuk. Kolumdaki saat yalnızca yedi saniye ilerlerken.... Ben zamana güvenmiyorum. Nefesini tutmak isteyebilirsin? Uyurken öğrendim ki kadınlar ölülere zarar vermiyorlar....
      İki eli var  kadının. İki göğsü tabii. Ellerinden biri ardından kara bir bavul sürüklüyor. Patlamak üzere. İçinde hatıraları. Ellerinden boşta  olanı bana uzanıyor. Kirli tırnakları, aralarında can kırıntıları. Göğsünün birine yapışmış günahkar bir dua, öteki boşlukta bir o yana bir bu yana sallanmakta... Dilindeki akrep kasıklarındaki yelkovana uzanıyor, kadın saati tutamıyor. İlerleyemiyor. Üstelik sağır ve dilsiz. Geçmişinde bir gözü, öteki gelecek. Aç gözlülük...
      Saçlarını savuşturan, aklını dağıtan sert sözler sarf ediyorum. Hatırlamak istemiyorum. Bir görüntü gözünün önünde. Yabancı biri. Ben değilim. Bavulunu kurcala. Ben gidiyorum. Geçmişini düşün. Beni unut...
      Ben seni bir rüyada tanıdım. Orada kal.
      Kimseyi tanımıyorum. Bu yazı hiç yakışmadı üstelik göğsüme. Söküp atıyorum gökyüzünü ruhumdan. Çırılçıplak gerçeklik.
     
Şaban SARI

2 yorum:

  1. Uzun bir aradan sonra yazılarını okumak güzel :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. yoğunluktan fırsat bulamadım pek sayın Adsız. İyi okumalar :)

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...