Pages

Ads 468x60px

10 Kasım 2013 Pazar

Elimde Kaldı 39

Bu uzun olması planlanan bir teşekkür yazısı gibi başlayacak ama aynı zamanda değeri de yıllar sonra anlaşılacak bir açık mektuba dönüşecek garip bir şeydir....

"Oku" (Alak 1)

         Unutmamak için yazdım. Geçtiğim şehirlerin isimlerini unutmamak, dokunduğum ömürlerin yüzlerini unutmamak için yazdım. Okuduğum hayatları sonsuza dek yaşatmak için durmadan yazdım. Kırmızı, kahverengi, turkuaz defterler; beyaz kağıtlar harcadım bu yolda. Dükkan açtım, dükkanda kadınlar ağırladım, arkadaşlarla sohbetler ettim; dükkana ortak aldım, beraber büyüdük beraber okuduk ve düşündük, vakti gelen her ölüm gibi dükkanı kapattık... Eskiye sünger çektim biraz da, kıyametten sonra yeniden nefes aldım sanki. Şimdi üzerine gelecek inşa ettiğim geçmişin tozlu arazilerinden bahsetmek, unutulmuş eski bir şarkının o hatırada kalan son ezgileri gibi hüzünlendiriyor beni ama dedikleri gibi "öldürmeyen şey güçlendirir".
          Savaştan çıkmış yıkık bir kenti yeniden kalkındırmak gibiydi başkentin ilk güzü. Ömrümü terk eden tanıdık caddeler, ömrümden sürgün yiyen sıcak sohbetler; Tanrı eğer gerçekten izliyorsa bulutlardan, muhakkak ağlamıştı çünkü çok yağmur yağmıştı geceleri. Biraz büyüttükten sonra düşleri, bi şey denedik: burayı açtık.
          Kahramanlar değişse de senaryo hep aynı.... İnanın bana. Yeryüzündeki herkes benim arkadaşım olabilir, çok kapı aşındırdım bu yüzden. Çok sohbet dinledim, çok laf ettim ve gördüm, yaşadım ya da duydum ki herkes aynı acılardan, aşklardan, ayrılıklardan, hüzünlerden, arayışlardan geçiyor. Hep acı değil tabi herkes aynı mutlulukların düşünü görüyor. Fakat kimileri düşlerini kanatıp, umutlarını yırtıp intihar edebiliyor. Kimileri çığlıklarını duyuramıyor, bir köşede sessiz ve kimsesiz ölebiliyor. Bu yüzden yazabilen, ömürleri kelimelere gizleyebilenler sessiz çığlıklara ses olmalılar; bestelenmemiş şarkılar bestelenmeli, hiç adı geçmemiş şiirler büyümeli bi anda ki ölümler yerli yerinde olabilsin. Düştük, kirlendik; günaha boyandı tenimiz, sesimiz komploya kurban gitti, terkedildik, unutulduk; hiç söyleyemedik bazı sevdalarımızı öyle içimizde sakladık; kaçtık, belki dövüştük ama yaşamasını da yazmasını da iyi bildik; yaşadık yaşayamayanlara cesaret olsun; yazdık yazamayanların karanlığına ışık olsun diye....
        Kırk yıllık kahveler eşliğinde biriktirilmiş dostların adınadır bu yazılar. Onlar kendilerini bilirler, siz hiç üzerinize alınmayın eski hikayeler.  Görmeden de saygı duyduğumuz özlediğimiz vakitlerindir bazı kelimelerimiz, olmasalardı asla yazılmazdı bazı yazılar....
        Yazıları yazmak için en doğru zamandı belki de 10Kasım.  Bu sene utandığım için gitmedim. Bundan sizene tabi ama bence hepimizin ayıbı bu ve ben gitmedim. Geçen seneki yazıyı yazarken hissettiğim öfke bu sene yerini çaresiz bir umutsuzluğa bırakmıştı, buruk yürünen Aslanlı Yol da bıraktım belki de tüm umudu, bilinmez.
        Ama o günden bugüne kadar ben,  yolda bırakılmış hayatları yazdım; sizleri anlattım biraz. Biraz çokça kendimi yazarak size ayna tuttum çünkü sizleri eleştirsem değiştiğiniz de beni suçlayacaktınız ama ben kendim üzerinden sizi eleştirdim. Değiştim tabi bende ve kimsenin haberi olmadan geceleri gizli gizli aşk'ı yazdım, siz yine okudunuz. Önceden yazmak yerine söyler geçerdim işi artık ciddiye alır oldum ya da çok yoruldum bilmem... Ben belki seni yazdım, sen başkasını düşündün okurken sonuçta kelimelerin kanatları yoktu. Ben bazen kendimle konuştum tıpkı eski bir dostumla konuşurmuş gibi; geldiğim yolları ve gidemediğim çıkmazları görerek, sizler tüm o  yollardan kazasızca geçtiniz. Ben narsist bi şekilde kendime hayrandım, siz kelimelerimin cilasına tutultunuz; canınız yandı. nasıl yanmasın ben dahi okurken acıyorum bazen....
      Bundan sonrası için kimseye söz veremem daima hayatımda sizden esinlenerek yazılar yazacağım; içtiğimiz her kahvede, oturduğumuz her rakı masasında bir şeyler öğrenip suskunlara öğreteceğim diye. Çok iyi öğrendim ki kimse sonsuz değil, herkesin ömrü var başka bir ömürde. Gelin konuşuruz, yazarız hemde çok yazarız ama ölünce çok üzülmeyin.
     Ata'yı dahi huzurla yatırmadık ki biz neden huzurla yazalım, hep biraz aşık biraz deli ve biraz suskun kalacağım; ne sen ne de bi başkası yazamadığım cümleleri bilemeyecek. 1 yılın hatrına elimde kaldı 39 hatırlık bir kaç satır ömür. Yanılıyorsunuz herkes benim hiç bir şeyim; sadece samimiyetimden ve merakımdan her şey.  Sizde meraklıysanız penceremden görünenlere konuşuruz sonra uzun uzun kahveler eşliğinde;

Eyvallah. 1 yılda 5.000 kez uzaktan, gizli ya da alenen yolculuğumda bana eşlik eden tüm ruhlara : daima kanatsız özgürlüklerle  yaşarken arada dinlenmek için uğrayın buralara; bol şans, özellikle yaşamda....
       
Şaban Sarı

tutamadığım sözleri hatırlatmaktan çekinmeyin, ben unutkan bi filim....


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...