Pages

Ads 468x60px

19 Kasım 2013 Salı

Ruh Parçası #137 Duvarların Ardından Geleceğe Ufak Bi' Uyarı Atışı


#137

"Biz kazanmayı  bu kadar çok hak edecek kadar kaybettik mi?" #89

Duvarların Ardından Geleceğe Ufak Bir Uyarı Atışı

         Meçhul eylüllerin birinde, turuncu günün  sonunda iki ayrı kader tek bir durakta bekliyordu geleceğini... Hayatın yorgun koşuşturması içinde penceredeki fesleğenden alınan derin bir nefes kadar huzur yüklü o anda tanıştı iki insan....
         Aşk, kesinlikle şans işi olmalıydı, o anı tekrar düşündüğümde bu cümleye inandım ki şansa asla inanmam.... Aramayla, beklemeyle, bundan sonraki aşk olacak avutmalarıyla aşk asla bulunamayacaktır.... Seçtiğin kaderlerin üzerinde karşına çıkan insanlar kadar yakınsın aşka; hiç girmeyeceğin caddelerdeki düşlerle yıpratmak ruhunu, yolundaki yıldızlara haksızlık değil mi?.... İşte böyle günlerin ortasında yağmurdan kaçarken yaşama tutuldu adam.... Kendinden kaçıp, ardında bıraktığı ayak izlerini gecelerin kapatmasını beklerken temize çektiği ömrünün ilk satırlarını, son sığındığı liman olan şehrin göğü altında karalıyordu... Temiz başlangıçların en zor yanı geçmişe atılacak neşter darbelerinin hayati önemi; ya hep ya hiç ömürler durağı. Kiminle yürünecek bu yol, kim cebinde kalacakken kim göğün sonsuzluğunda bir hatıra olarak yer alacak.... Cevapları ararken kaybolacağını bilmiyordu.... Bilseydi belki acemi gözlerinin aydınlığa alışmasını beklerken elini bırakmazdı geçmişin, belki bilseydi başına gelecek kıyameti bu kadar iyi niyetle sevmezdi tutunduğu düşleri; bırakırdı ve rengarenk uçurtmaların aklını boyamasına izin verirdi, olmadı kanatlarından koparılmış sonsuz umutlar birer birer düştü yere, sözlerinin salıncağında dinlendiği hayatlar birer birer yapraklarını döktüler.... Kimsesiz bir bedenle, kocaman bir şehri tek başına öğreniyordu, değerli yalnızlığına almayı istemediği eski bir ismi ardında bıraktığında en son " yorgunum.... kuyruğumu kovalamaktan, elimde ölümün ışığıyla isimler aramaktan yoruldum.... Lanetli sözlerimin cinayetlerinden bittim artık duruyorum..... yorgunum" dedi ve kapattı perdesini en sevdiği oyunun....
       Kanatsız da uçmayı öğrenecek, özgürlüğün içinde yeterince olduğunu keşfedecek ve içindeki büyük bir savaştan çıkmış görüntüsü veren yıkıntılarını,  düş kırıklarını, dost kazıklarını, gönül sancılarını bir bir temizleyecekti. Hızla iyileşiyordu ruhunun yaraları. Etini kesen bıçakların izleri geçiyordu elbet ama insanın ruhu yırtılınca, o kadar basit olmuyordu işler. Kendinden kaçan artık başkalarından kaçıyor ve kendine aşılmaz duvarlar örüyordu. Yaşamayı bilenler için her tecrübe ayrı ders ama yıllar sonra farkına varıyor ancak insan her tecrübede aldığı ders kadar kendinden bir şeyler de bıraktığını.... Duvarlar daha da kalın, kapılar daha sıkı kapalı ve ruh daha ürkek, dokunmaya korkuyor cennete, o derece yani....
      Standart bi gün hiç hesapta yokken karşılaşmak ancak basit senaryolu bir filme konu olabilirdi. Herkesle arkadaş olan adam o günde hayatına farklı bir bakış kattığı için mutluydu ama saat sohbette ilerledikçe fikirler farklı bir hal alıyordu ki insan ruhunun kokusu olduğuna inanıyordu bu yüzden kaliteli ve kalitesiz insanı ayırt edebiliyor, kendine iyi gelecek insanı seçebiliyordu artık. Bu kadında değişik bir şeyler vardı ama korkuyordu, hazır değildi henüz.... Ancak heyecan bir kere yakasından tutarsa ona karşı koyması imkansızdı insanın.... Koymaya çalıştı, gecesi gündüzüne karıştı ama karşı koydu....  Evrenin o mesajı belki de hiç gelmemeli, iki kader asla karşılaşmamalıydı ama düş kesilmiş ve kan akmıştı. Konuştular, birbirlerinde hayallerin buldular ama kadın ürküyor, adam korkuyordu. Kadın kırıktı, adam yorgundu.... Kadın adama sordu adam "benden uzak dur, ben seni incitirim" diyecek kadar cesurdu. Kadında adamın gökyüzüne girmeyecek kadar saygılı.... Sonra çok uzun zaman geçti, duvarların ardından dünyayı izlemeye devam etti adam, kadın bir daha hiç ufukta görünmedi; evren artık onları ayırmıştı çünkü....
      Aşk şans işi olduğu kadar cesaret işiydi, adam hayattaki tek pişmanlığını asla unutamayacaktı.....

Bu tarz bi öykü de ancak benim kadar beceriksiz bi elden çıkabilirdi, ana temayı ben bile anlamadım heralde, çok kasmayın az cesur olun bi şey deneyin de sonra pişman olmayın falan demeye çalıştım heralde. Sizi seveni sizde sevin.... Sevgiyle ;)

Şaban Sarı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...