Pages

Ads 468x60px

9 Eylül 2013 Pazartesi

Ruh Parçaları #115

-sana bir isim bulamıyorum evlat. İçimdesin, konuşuyorsun ama sana seslenemiyorum, olmuyor evlat.
-beni dinliyorsun ya doktor o bana yetiyor. Sen isim koymayı sevmezsin zaten.
-Haklısın. İnsan korktuğuna, anlayamadığına isim koyar sırf daha az korkmak için. Duyguların sınırlarını çizip öyle yaşamaya çalışıyorlar. Dar alanda kısa yaşamlarında bir avuç hüzün, bir damla gözyaşı ve bir kaç kırık kelimeyle bir ömür yaşayabiliyor insanlar, anlamıyorum.
   Aşık olmak için kelimelere ihtiyaç duyanlar var, oysa gözler yeterli tüm bu sessizliği çığlık çığlığa inletmek için evlat. Sevgiye set çekiyorlar, kendi oyunlarına kurallar koyuyorlar sonra özgürlüğün kanatlarında sevişmeyi düşlüyorlar. Neden bu kadar dar bir bedende yaşamaya çalışıyor ruhlar evlat.
-Ruhları delirtmeden yaşayamıyor insanlar doktor. Dört duvar arasında tüm nidalarımıza kulak kapatıyorlar, kendi karanlık fikirlerinde huzuru arıyorlar.
-  Yüzlerinden düşen bin parça hep bu esaretten diyorsun yani.
- kendi özgürlüklerini kendi elleriyle hapsettiler doktor; gerçeğe kaçanlara deli dediler doktor hiç sıkılmadan. Görmediler, aynalar sırrına gizledi gerçeği, asıl deli kendi yüzleriydi....
- Hep mutsuz mu kalacak insanlar, güzel kadınlar hep bir gece yarısı soğuk kelimelere sarılıp mı uyuya kalmak zorunda olacak?
- Kimseyi zorlamadılar doktor, herkesin acısı kendine yettiği kadar büyüdü içinde, herkesin deliliği yamandı kor dikişlerle. Hüzün yumağının ipi kaderin ağına takıldı doktor, buralara gün doğmaz bi süre daha, tüm güzel kadınlar gölgelerinin arkasına saklanmıştır, umut etme vakti değil hiçte.
- Biz çok mu çirkiniz gölgemiz bizim arkamızda evlat. Bizden utanıyor mu yıldızlar da?
- yanılıyorsunuz doktor, ruhunuzun kafası güzel tüm yalnızlığınız bundan. Ayık hataların koynuna girmekten hoşlanıyor sarhoş kadınlar. Siz rakınıza devam ediniz, sohbetiniz bir hayli efkarlı bu gece?
- Efkarlı cümleler esiyor uzaklardan uzaklardan, sıkılacak gibi değiliz. Kalabalığımız yalnızlıklarına yeterdi oysa, değil mi ?
-Siz öyle diyorsanız doktor.
-Sesini açsana şu notanın, az daha bağırsın içimize doğru. Silinsin duvarlarımıza kazılı hatıralardan kalma tüm isler.
- Notalar temizlese de tozunuzu, renk hala en sevdiğiniz zamanların rengi doktor, unutabilecek misiniz kendinizi bu gece ? Hiç sanmıyorum. En sevdiğiniz heyecanınız hala gelmedi, bir yere gidemezsiniz.
- Haklısın, tüm bu duvarlara bakarak beklemekten başka çarem yok. Üzerime geliyor çizikler bazen, neden bu kadar uzun sürdü bu çiziklerin sızısı evlat?
-Siz tüm zamanınızı sırtınızdan akıttınız doktor. İzleriniz duvarınıza yansıyor,  acınızı anlıyorum.
-Bıçaklar insanlardan daha çok yakmıyorlar canımı...
- Üzülmeyin doktor, ben hala yanınızdayım.
- Şarkılara asılmış salıncalarda sallanan kuşlar hala geliyorlar mı kapımıza bir yudum muhabbet için evlat.
-Geliyorlar efendim, siz kendinizde değilken geliyorlar, hala çok ürkekler. Tutamıyorum ucundan kopmuş ömürlerinin ucunu, tutsam size getireceğim doktor. Kahvenizin hatırına size  getirip iyileştireceğim kırıklarını, gelmiyorlar doktor. Şarkılarınızdan korkuyorlar.
- Şarkılarım bir anlama geliyor olamaz evlat, sesim o kadar da gür değil!
- Siz ruhunuzdan söylüyorsunuz efendim, uzaklardan büyülü bir huzur vaad ediyorsunuz.
-hala huzurumuz var mı evlat?
- son fırtınadan sonra bir hayli azaldı efendim. Ama bir kaç ömre daha yetebilir.
- Hatırlatma bana kabuk bağlamış açık denizlerimi. Gemiler çoktan gittiler.
-Peki efendim. Yeter mi bu kadar ölüm bu gece?
-Yeter evlat, kelimeler hala can çekişiyor soğuk tenlerde.

Şaban Sarı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...