Ruh Parçası #112
Ne yazmam gerektiğini bilmiyorum, ne söylemem gerektiğini de. Sussam anlaşılmayacağım ondan da eminim. Kendimle konuşmaktan bile yorulmuşken, hala gözlerine haykırmak istemiyorum, anla anlayamadığın ne varsa mesela Bir kelime kaçarsa ağzımdan tut kanadından ve istediğin anlamı yükle, kabul. Beklemekten daha iyi bir seçenek yok malesef. Birbirimize muhtacız ancak bir o kadar da farkında değiliz, daha ne kadar bekleyeceğiz akrep! - pardon aynı ömrü mü bekliyoruz acaba? - pardon?, - hiç. sadece otobüs geçti mi diye soracaktım - yok. Böyle boktan bir diyalog da ancak yazılarda olur zaten çünkü biz iki çift laf edemeyecek kadar gurur. Geçip giden mutlu yarınların camlarında soluk benizlerimizde kırışmış umutları görünce dahi yan yana susmak anlamsız. Beklemekten yorulmuş olacaksın ölümün birinde bence gel otur gözlerime. Ortalık dağınık kusura bakma, senden önceki kiracı işte. Benim iyi bir ev sahibi olduğumu iddia etmiyorum yanlış anlama, keyfine bak.
Ne yapılır böyle anlarda hiç anlamam, ben vedaları bilirim, kırgınlıkları. Hiç temiz bir başlangıç yapamadım gördüğün gibi, ağzım eller(im) kadar iyi lafta yapmaz. Heyecanlıyım da biraz. Görüyorsun zaten ruhum titriyor karşında. Nasıl yapıyorsun tanrıaşkına bir kayayı heyecandan öldürmeyi? Excalibur gibisin kalbime saplı. Konudan konuya atlıyorum biliyorum ama ne demek istediğimi bilmiyorum ki. Sen anlarsın beni değil mi? Beni kimse anlamadı biliyor musun bugüne dek, belki de ben kendimi anlatamadım. Ne anlatmak istediğimi bende bilmiyorken bir şey anlatmak ne kadar da zor.
Ne kadar susarsın. Daha önce böyle renkli bir susuş görmemiştim. Çay var içer misin?
Şaban Sarı
25 Ağustos 2013 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder