Duvarın Ötesi
"En çok kanayan yerden yazıyorum bu mektubu"
Sahil kenarına kumdan düşler yapan çocuklarda kuş olup özgürlüğe kanat çırptılar. Ceplerinde düş kırıklıklarıyla göçtü gitti kim varsa sınırımda. Dalgaların menzilinde gelecek kovalayan son çakıl taşı benim. En çok kanayan yerim ruhum, ruhumdan damıtarak yazıyorum bu mektubu ileriye... Duvarın ötesini görecek tüm bulutlarla seslendirsin rüzgarlar şarkılarımı...
Düşe kalka, ite kaka bir yerlere getirdik takvimleri. Biraz nazla biraz yaşla kör topal yürüdü vakitler. Dönüp ardındaki ayak izlerine bakınca insan anlıyor ki ne çok ölü dün kalmış ardında... Aynalarda eskimiş bir maske, ceplerinde yarım yalnızlıklar, saçlarında boynu bükük fikirler, yüreğine kazılı kabuk bağlamış isimleri taşıyor ancak insan geleceğine. Bu kargaşada yorgun düşüyor umutlar, kalabalık caddelerin yüzyıllık yalnızlıklarından kaçacak bir huzur arıyor insan. Huzur insanın içindedir diye düşünen ruhların kendine inşa ettiği hayattan duvarın ardında yemyeşil bir umut birikiyor.
Duvar örüldükçe ömrümün önünde dizlerim kelimelerime dokunuyor, sessizce köşemde bekliyorum. Her tuğla da yalnızlaşıyorum daha da; yaralarım sızıyor çatlaklarından ve güvensizlikle karılıyor duvarın harcı... Yaşadıkça kaybediyoruz kuyruğumuza takılı parıltılı kahkahaları, sırtımdaki anılar yırtıyor aşkların perdesini düşüyorum dört duvarın ardına. Aşabilene aşk olsun... Truva atı gibi yalancı baharlar yetmez içimdeki savaşı bitirmeye, zaman Berlin duvarı gibi yıkar belki bir gün korkularımızı, kim bilir...
Duvarın ötesi benim çocukluğum. Kuşlar uçuyor üzerimde, özgürlüğe dokunuyorum. Duvarın ötesi çıplaklığım. Kapılarımı ölüm zorluyor, biraz daha yaşam diliyorum sözlerinden...
Şaban Sarı- Ş"S
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder