BİR DELİ ÜTOPYA
Kendini yağmurun kollarına bırakmış bir başkent gecesinde, bedenine hapsolmuş
bir ruhun düşünü anlatacağım size. Tüm
yaşamlar bir hayal ürünü olduğundan; bu ütopyadaki tüm kişilerin
gerçekle uzaktan yakından alakası yoktur!
“ Nereden başlayacağımı bilmiyorum. Kördüğüm etmeden iki kader nasıl ortak bir yolda buluşur anlamadım hiç. Bir şey soran gözlerle bakma ben sadece susmaktan yoruldum o kadar...
Her şeyin başladığı şehre gitmek istedim seninle. Her şeyin başladığı şehrin orası olduğunu, seni düşünürken buldum üstelik; tüm senaryolar yaşanmış ve tüm ölümler uğurlanmıştı bir gece yarısı. Sıkılmış yıldızlara bakarken bir düş gördüm... Evet itiraf ediyorum: ben gece yarıları sadece seni düşünüyorum. Bu kadar açık sözlü olduğuma bakma bu gece tutamayacağım dilimi ama biliyorsun normalde artık susmayı tercih ediyorum. Neyse çok uzatmadan;
Her şeyin başladığı şehirde benim en güzel ve en kötü zamanlarım saklı. Her sokak ve cadde de tanıdık bir koku, eski bir anı saklı; bunu şimdi ve seninle fark ettim. Seninle bir gece yarısı şehri bir baştan bir başa dolaşırken fark ettim. Aklımın satır aralarında tozlu defterleri kurcalarken gördüğünde beni, anlamış olmalısın günahlarımı da sevaplarımı da... Çok kirliyim üstüm başım geçmiş kokuyor, herkesten daha masumum oysa... Sustuğum ve korkuluklarımın ardına da o günlerde saklandım.... Şimdi daha çok tanıyorsun maskelerimi...
Her şeyin başladığı şehre gitmek istedim seninle. Her şeyin başladığı şehrin orası olduğunu, seni düşünürken buldum üstelik; tüm senaryolar yaşanmış ve tüm ölümler uğurlanmıştı bir gece yarısı. Sıkılmış yıldızlara bakarken bir düş gördüm... Evet itiraf ediyorum: ben gece yarıları sadece seni düşünüyorum. Bu kadar açık sözlü olduğuma bakma bu gece tutamayacağım dilimi ama biliyorsun normalde artık susmayı tercih ediyorum. Neyse çok uzatmadan;
Her şeyin başladığı şehirde benim en güzel ve en kötü zamanlarım saklı. Her sokak ve cadde de tanıdık bir koku, eski bir anı saklı; bunu şimdi ve seninle fark ettim. Seninle bir gece yarısı şehri bir baştan bir başa dolaşırken fark ettim. Aklımın satır aralarında tozlu defterleri kurcalarken gördüğünde beni, anlamış olmalısın günahlarımı da sevaplarımı da... Çok kirliyim üstüm başım geçmiş kokuyor, herkesten daha masumum oysa... Sustuğum ve korkuluklarımın ardına da o günlerde saklandım.... Şimdi daha çok tanıyorsun maskelerimi...
Ben en mutlu günlerimi de, en
kötü saatlerimi de bu gökyüzüne emanet bıraktım. Deli şairliğimi de, dostluğu
da, sevgiyi de bu caddelerde tanıdım. Tüm günahlarımın bedelinin ödenmesi
gerektiğini, cehennemin kapılarından geçmeden cennete varılamayacağını;
kargacık burgacık bir yaşamın alelacele doldurduğum sayfaların kapatılması
gerektiğini; fikirlerimin eteklerindeki geçmiş izlerinin temizlenmesinin ancak
bu şehre seninle dönerek mümkün olabileceğini; ve bunun gibi pek çok noktalı
virgülle kesilmiş heveslerin ancak seninle son bulabileceğini fark ettim. Bundan daha iyi de temiz
bir başlangıç düşünemiyorum. “ dediğinde
adam derin bir nefes alıp sustu tekrar...
Bu ütopyada yeri olmadığını
düşünen yağmur yüzlü kadın, yine sessiz bir rol alıyordu bu oyunun başrolünde. Uzadıkça uzuyordu
sohbet zamanın gölgesinde, ölümüne...
Havadan derin bir nefes doldurup
ciğerlerine “ peki şimdi benden ne cevap duymak istiyorsun? Ne istiyorsun
benden” diye endişeli bir cümle bıraktı yavaşça göğe.
“ Senden ne istediğim…
Heyecanımı dualara yazmaktan, aklı başında sohbetlerde senden bahsetmekten bunu hiç düşünmedim. Sadece bilmeni istedim; Sen o en heyecanlı kaderlerden birinde bana; Tanrının bana göstermeye çalıştığı, bildiğim ama adını koyamadığım tüm duyguların tanımını gösterdin. Sanki gözlerimin önündeki perde kalktı, o kadar. O en büyük duyguyu hissetmek, öyle bir şeydin işte. Ölümsüz bir düşte olabilir varlığın, uyandığımda asla hatırlamayacağım tatlı bir rüya da. Sadece bil istedim o kadar. Bundan sonrası senin hayatın. Ben sende O’na ulaştım, karanlık ormanımdaki ışık oldun....Teşekkür ederim. Sen sevme beni ama gitme de. Birlikte olmak ciddi bir hayal ben sadece bil istedim ütopyamı. Ben sadece şunu bil istedim, ne zaman olursa olsun hatırla diye; sen bir adama Aşk’ı öğrettin.”
Sözlerini gerçeğe dökemeden geçti mevsimler...
Heyecanımı dualara yazmaktan, aklı başında sohbetlerde senden bahsetmekten bunu hiç düşünmedim. Sadece bilmeni istedim; Sen o en heyecanlı kaderlerden birinde bana; Tanrının bana göstermeye çalıştığı, bildiğim ama adını koyamadığım tüm duyguların tanımını gösterdin. Sanki gözlerimin önündeki perde kalktı, o kadar. O en büyük duyguyu hissetmek, öyle bir şeydin işte. Ölümsüz bir düşte olabilir varlığın, uyandığımda asla hatırlamayacağım tatlı bir rüya da. Sadece bil istedim o kadar. Bundan sonrası senin hayatın. Ben sende O’na ulaştım, karanlık ormanımdaki ışık oldun....Teşekkür ederim. Sen sevme beni ama gitme de. Birlikte olmak ciddi bir hayal ben sadece bil istedim ütopyamı. Ben sadece şunu bil istedim, ne zaman olursa olsun hatırla diye; sen bir adama Aşk’ı öğrettin.”
Sözlerini gerçeğe dökemeden geçti mevsimler...
Çünkü cevap
beklemeye vakti yoktu ölümün. Heyecandan ölen bir gökyüzü yağmur bırakıyordu
umutlu yarınlara, o kadar….
Şaban Sarı
Şaban Sarı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder