Pages

Ads 468x60px

13 Aralık 2012 Perşembe

Ruh Parçaları #30



#30 
   12.12.12- bundan sonra ne olacak şimdi?

           " Bir takvim yaprağı bu kadar önemli olamaz eğer anılarını ölümsüzleştirdiğin bir yürek yoksa.  Rakamlar değil bizi yan yana getiren, biziz farkında olmadan." diyerek paldır küldür giriyorum sözlerimin içindeki derin anlama: Günlüğünün başına attığın tarihi hiç bir saat hatırlatmayacak sana gelecekte, ama o gün seni uyutan kimsesiz bir duanın sıcaklığı, o gün seni uğurlayan samimi bir dostun eli ve o gün seni karşılayan ateşli bir aşkın dudakları hatırlatacak sana o günün tarihini... Şu göz açıp kapayıncaya kadar geçen ömürde öyle uzun saniyeler olacak ki bazen hiç unutamayacaksın; hayatındaki tüm saatlerden daha uzun geçecek zaman; tarih aklına mıh gibi çakılacak ve sen 12.12.12 de ne yaptığını değil o saatlerde ne düşlediğini hatırlayacaksın. şimdi hala akmaya devam ederken takvimlerden zaman, sorulması gereken soru şudur: Zaman kimdir?

"bazı saniyeler vardır ki saatlerden daha uzundur ve bazı saniyeler vardır ki saatlerden daha çok hatırlanır; o halde zaman kimdir?" 

            benim bugünüm de diğer günlerimden daha yalnız geçmedi. Bugün de elime sıcak bir nefes dokunduğunda kendi düşler ülkemde yolumu kaybetmedim ve bugün de ağlamadım... Standart' bir gün daha bitti benim için. Güneş yine doğudan doğdu ve ben uyandım hiç bir şey olmamış gibi giyindim deli gömleğimi üzerime, kilitledim ruhumu yine geleceğime ve sevmeye çıktım bedenimden dünya'ya; avare avare aşkı ararken zorluğun kapılarından, imkansızlığın köprülerinden başka hiç bir şeyle karşılaşmadım bugünde; önümde koca bir dağ gibi uzanan gurura, engin bir deniz gibi kıvrılan mavi yalnızlığıma ve elimde kanlı bir şekilde duran kızıl güzelliğine yemin ederim ki aşk; bugünüm de seni arayarak geçti ve ben bugün de inanmıyorum seninle ilgili hiç bir efsaneye. 
Eros hiç yaşamadı muhtemelen çünkü asla bilemedi sevgilinin dudaklarının cennete açılan gizli bir geçit olduğunu;
yüreğimin merdiveninin yalnızca ona çıkan bir labirente açıldığını da asla bilemediği için Eros hiç yaşamadı. Akla gelen tüm ünlü çiftler de asla mutlu olamadılar kapalı kapılar ardında, onların aşkı sadece mektuplardaki kelimeler kadardı; hiç biri gözleriyle çırılçıplak soymadı birbirini, hiç biri teninden önce ruhuna dokunmanın sıcaklığını hissedemedi; yani Tahir olmakta ayıp şimdi Zühre olmakta; ayıp olan bir başka şeyse ; bugün de aşkıma es geçtin ellerini... ve bugün de güneş gözlerimin batısında yalnız bir turunculukta battığinda 12.12.12 de imkansız bir düşle kapandı sevgili.

"sensiz geçen zamana değil, yanlış durakta harcadığım sevdalara acıyorum çünkü yüreğime battıkça yalnız saniyeler, akıyor damarlarımdan düşlerim"

      Bu gününde tek bir amacı var; yarına kavuşmak. Vardiyasını bitirdiğinde insanların aklında iyi kötü bir yer edinerek hep geçmiş olarak kalmak. Bugün de nice mutluluklara, ayrılıklara, kahkaha ve gözyaşlarına sahip bir şekilde kapattı perdesini; fakat perde kapandığında dahi insanın yüreğine esen ve her hücresini ürpertmeyi başaran karanlık bir düş kadar hatırda kalamadı hiç bir şey; pişmanlıklar... Hayatında hiç pişman olmamış bir adamın, pişmanlığı anlatma çabasına şahitlik etmek isteyenler lütfen devam etsinler ve hayatında en az iki pişmanlığı olanlar lütfen pişmanlıklarını unutsunlar...çünkü senin pişmanlığın bir başkasının sevincidir; platonik bir yalnızlık bile avutabilir şimdi senin keşke'li dilini; kimsesiz bir geceye yakılmış bir ağıt bile unutturabilir yıllardır içinde sönmeyen ateşin verdiği yakıcı acıyı; sahipsiz bir yürek iyileştirebilir ancak kanayan en büyük hatalarını...
şimdi Değer Bilmez Yürekler Tarikatına üye tüm ruhları çağırıyorum huzurunuza ki anlatsınlar ne acılardan zevk alarak bu günlere geldiklerini; bu yolda saf duyguları kirletip yol kenarında ölüme terk ettiklerinde içlerindeki huzuru anlatsınlar bize, bize aşkı, göz göre göre görmezden gelmenin nasıl bir nankörlük olduğunu anlatsınlar ... sessizliği dinleyin şimdi hepiniz Değerli Değer Bilmez Yürekler Tarikatı üyesi insanlar.... 

       Sizin en büyük pişmanlığınız bu işte; kıymetini bilemediğiniz saatlerin elinizde eridiği kumdan geleceğiniz...
"  kimsesiz hisler büyüttüğün vedaları dök giderken ardımdan ve her aklına geldğinde sözlerim yüreğimdeki izin kadar sızlasın öpücüklerin"

       İnadına yaşamak bizimki biraz, bile bile lades bu telaş çünkü sonunda hep kötüler kazanır aşkın yaşamında fakat bir damla umutla bir ömür geçinen düşler var hala ve şelalenin sesi yakın olsa da biz bırakmışız kendimizi akıntıya, akıntıya karşı savaşmaktan vazgeçeli sanki asırlarla hesaplanıyor; her şey zamanın ellerinden kayıp gidiyor artık... Ruhumu, ruhunla sınama savaşındayken bile inançları ve hisleri kullanıyorduk en ön safta ; masum bir çocuğu kalkan olarak kullanmak ne kadar adildi aşkta? Oysa bu var olma heyecanında, aşık olma büyüsü içindeyken bile tam karşımızda duruyor  ayna: ikimiz de birbirimizin en büyük pişmanlığı olmaya aday iki senaryoyduk; o burnumuzun dikine seviştiğimiz gecelerden sonra, düşerken gökten yasak elmanın dibine anlamalıydık ki ; ben yanlış sularda yüzen bir balıkken; sen yağmurun kıymetini bilmeyen bir çöldün; o kadar muhtaçtık birbirimize aslında ama aramızda bir kaç beden cesaret farkı vardı... Tarihi suçlamanın hiç bir anlamı yok şimdi  sevseydin yanımda olurdun, hayalimde değil. bana sanştan bahseden gelecekler var; benimle ne kadar mutlu olunabileceği fısıldaşılıyor her savaşın ateşkes hattında, hiç bir tarafta demiyor "eşin olmak istiyorum" ve bitirmiyor asırlardır tenimde süregelen bu isyanı: aşk ve ölüm arasındaki fark da bu deli cesareti, yok olacağını bile bile bu ateşte, İbrahim gibi emin adımlarla yürümek o yakmayan aşkın huzuruna ve biraz güvenmek aşkın elinden tutacağına; aşk ikimizin günahı biraz da... 


"zor seviyorum diye, imkansızın ardından gitmeye lüzum yok; 
peki ya imkansıza inanmıyorsam?" 


"Ş"aban "S"arı





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...