Yağmuru severim. Bayat bir romantizm havasından değil, hatırladığım çocukluğumdan beri severim yağmuru. Bana bir yere ait olduğumu hissettiriyor. İnsanın bu dev boşlukta kendine tutunacak bir nokta bulabilmesi ne demek hiç anlamadım. Hep şaşırdım bir yere bu kadar heyecanla bağlı olan insanları gördükçe. Ayrıca kendime ait ne varsa paylaşmak zorundaydım ve hep uzaklardaydım birilerinden. Aklım bir karış havada, bedenim gerçekten uzaktaydı her nereye aitsem ama ne zaman yağmur yağsa bilirdim ki o gün orası benimdi. Ait olmak tanımı ancak o zaman bir kalıba sığıyordu ruhumda. Tenime düşen her damla sanki büyütüyordu zaman saksısında bekleyen umudumu. Tanrı'nın gözyaşlarına sığınan küçük bir çocuğun dualarıydı yağmur. Belirsiz bir geleceğe uyandığımız her sabah yağmura koşardım. Paylaşmak zorunda olmadığım tek gerçek ıslaklığımdı. Kabusların yıkanıp balkon demirine asıldığı mavi bir düş, yalnızlığın sadık bir dost gibi omzuna yaslandığı anlarda geçip giden akrep, hiç tatmadığım dudaklardan dökülen heyecan yüklü cümleler, yüzüne sürgün olduğum tüm isimler... Bana hep yağmur öğretti bunları. İpi kopmuş bir uçurtmaydım, tellere takılmadan kuyruğumdan tuttu biri ve özgürlüğümü verdi geri... Yağmuru severim, ıslandığım ve umutlandığım tüm geçmiş ve gelecekler için...
"Ş"aban "S"arı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder