Bir Türk filmi düşünün şimdi. Güzel bir görüntü kalitesiyle çekilmiş ve konusunda dramı, gözyaşını, gerçek aşkı, çocukluk aşkını, bir yere ait olamamayı, tutunmayı, adaleti, bozuk düzeni ve ona karşı koyan adamları, samimiyeti ve misafirperverliği, baba-oğul ilişkisini, sevdayı, hırsı, koltuk sevdasını, komediyi, kara mizahı, müziği ve edebiyatı, ağza yakışan tam oturan küfrü ve her şeyden öte biz'i içeren... işte bugün öyle bir film izledim, öyle duygulandım öyle çok güldüm ve öyle çok düşündüm ki bu filmdeyken; yine sadece filmlerde bulabildim gerçek duyguyu. Oyuncuların o kameraya iki santimken sanki yaşar gibi canlandırdıkları karakterlerde olan varlığımı buldum... umudu buldum her ne olursa olsun, inancın aşka karıştığı hiç tükenmeyen bir neşeyi gördüm perde de; ağlamadım ama kahkahaların arasında burun çekmelerini işittim, sevgilisinin elini biraz daha sıkan bir çifti gördüm, iç çekişleri hissettim...
bu kadar anlatılırdı içimizden kopup gidenlerin boşluğunu göstermek; gördüm ve "belki" bundan sonra ben değiştiririm ve doldurmaya çalışırım o boşluğu:
"filmin sonunda yayınlanan şarkı" :
ah bu gönül şarkıları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder