Hiç direnmeden, hiç düşünmeden nereye gittiğini, bazen öyle bir
savruluruz ki bir rüzgarın peşinde, durduğunda ruhumuzdaki bu kara fırtına,
kara gecenin koynundan parlak bir sabaha uyanırız. Bıraktığımız şehirden
bambaşka bir şehre açarız gözlerimizi. Bedenimizi yepyeni bir soğuğa
alıştırmaya çalışırken, yabancı gözlerle izler bizi şehir. Bilinmezliğin derin
korkusu ürpertir düşlerimizi. Ruhumuzun parçalarını bıraktığımız şehirden
uzakta, yeni hayaller peşine düşeriz. Artık doğduğumuz yer, yaşadığımız
yerdir!. Geçmiş, sert bir fırtınanın ardında yıkık bir kenttir, gelecekse
karşıda kollarını açmış bizi bekleyen şefkatli bir umut…
Bu şehre uyandığımda ilk kez; ilk gecesini atlatmış bir gelin
utangaçlığında doğruldum yataktan. Yanımda uzanmış yalnızlığıma ve kapıda
bekleyen çaresizliğime aldırmadan kalktım,
pencereden seyre daldım bu yeni dünyayı. Bu koskoca gezegendeki küçük
bir toprak parçasında bir nokta olan beni düşündüm. Hayat burada bir başıma
ayakta durmamı istiyordu benden. Aileden, eski dostlardan uzakta, tertemiz bir
sayfa açma şansıydı bu: korkularını yenme, hatalarını düzeltmek için kaderin
sana sunduğu ikinci bir şans… Gençliğin damarlarımda aktığı yıllarda
omuzlamıştım Atlas gibi dünyanın yükünü. Ağır geldikçe yaşam, dikleşiyordu
başım; doğruluyordum kendi ayaklarım üzerinde. Korkunun ve yalnızlığın karanlık
yüzü gölgeleniyordu aynalara baktığımda; gücüme inanmayı bıraktığımda,
dizlerimin bağı çözülüyordu artık bu şehirde! Kaybetmek, yalnız da ayağa
kalkamayacağını kabullenmekti ve korkaklara göre değildi yaşam mücadelesi!
Bir şehir size pek çok kez yenilmeyi öğretir, dibe vurmayı ve korkudan
titremeyi öğretir ama aynı zamanda size ayağa kalkmayı, direnmeyi ve güçlü
durmanın anahtarlarını da verir, sokaklarına gizler, yaşamınıza gizler ki siz
kendi kendinize bulasınız diye tüm bu ipuçlarını. Yenilik her insan için
korkudur. Tanımadığı yüzler, tekin olmayan sokakları, havası ve açlığıyla vahşi
bir canavar da olabilir bu şehir, en sevdiğimiz anları saklayan eski bir albüm,
en sıcak sohbetlerin mekanı da olabilir…
Tüm renklerin birbirine karıştığı bu şehirde, gün geçtikçe dibe
vurdum önce; bembeyaz umutlarım ve hayallerim, her düşüşümde biraz daha siyaha
boyandı ve en dibe düşmüşken, en sevdiğim renge ulaşmak için kalktım şehrin
beni yutmaya çalışan havasına isyan ederek! Ben bu şehirde Anka oldum;
küllerimden doğdum… Ardımda annemin sevgisi, babamın güveni vardı, yanımda
olamasalarda: dostum hiç olmamıştı şimdiye dek; yükselmek için dosta ihtiyacı
vardı insanın bu kentte… en cesur insanlardan en savaşçı orduyu kurdum ve
üzerine gittim yalnızlığın; bir şehirde kimsesiz kalmış tüm hayalleri tekrar
fethetmek için… mutluluktan çok huzurda benim gözüm; bu taze halimle geleceğe
sarılıyorum korkusuzca çünkü bu şehir benim cesaretimdi; bir başıma hiç
tanımadığım yollara atıldım. Korkaklar bin kez kaybeder bir şehirde, cesurlarsa
her şehirde yalnızca bir kez yenilir bir şehirde…
Hiç ummadığımız rüzgarlar bizim yelkenimizi şişirir ve ummadığımız
limanlara sürükler bizi çünkü her limanda vardır bir bekleyen hayallerimizi…
Hiçbir şehir korkutmaz içimizdeki yaşama sevincini, yeter ki rüzgara bırakma
cesareti olsun yüreklerde….
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder