Pages

Ads 468x60px

15 Ocak 2013 Salı

Ruh Parçaları #37/2

Ruh Parçaları #37-kısım 2  Kime Niyet Kime Kısmet Romantizm

"iyi şeyler hep biz beklemezken gerçekleşir çünkü hüzün biz bakarken mutluluğa soyunamaz." "Ş"aban "S"arı

      Tozlu bir deftere kaldığım yerden devam edecek heyecanımı karalama telaşındayım, elim ayağıma dolaşıyor. Tüm şairliğime ve hayalgücüme rağmen anlatamayacak kader lal kelimelerim şimdi. İnsanlar belkide acıdan başka bir duyguyu tarif edemiyor kelimelerle. Ben anlatmalıyım, biraz olsun dinmeli kalbimdeki heyecan. 
      Hiç kolay değil, sil baştan düşlenen bir geleceğin ilk düşlerini karalamak ama yinede karşımda dileklerden dilek beğendiğim gökyüzüne karşı yapacağım itiraflarımı; kişisel değil hiç bir kelimem: jest ya da nefret taşımayacak kadar günahsız parmaklarım.
      Ummadık düşlerde yaşanan günlerdeyiz.Bazen tek bir cümle her şeyi değiştirmeye yeter, bazen korkaklığı bir kenara bırakıp, cesarete bir şans verdiğimizde güzel kapılardan geçirebilir bizi zaman; hayatın en çok sevdiği şey bizleri hep şaşırtmak. Düştüğümde ağlayarak zaman kaybetmemeyi öğrendiğim için hiç bir saniyeyi kaçırmadan ilerliyorum, belki de bu yüzden bu kadar çabuk "unutma" eylemi gerçekleştirilebiliyor yüreğimde. Şimdi kaç beden öteye taşıyacağımı düşünürken bu yükü, güzel bir günde- öyle aşkla falan işimin olmadığı vakitlerde- bir çift gözden daha fazla hiç bir şey beni etkileyemezdi. Hiç bir yeşil bana bu kadar canlı bir ilkbaharı hatırlatmamıştı. O günlerde hayatı ıskalamakta üzerime yoktu, o yüzden kendime gelmek için, içimde zamanın suladığı güzelliğin filizlenmesi gerekliymiş. 
     İlk kısımda anlatılan karışık fakat tatlı tecrübeden sonra üç maymunu oynayan, tam kıvamına gelmiş, darmadağın olmuş ruhumun toparlanıp, içindeki romantizmi canlandırabileceği bir yürek arama sevdası başgösterdiğinde, adı kelimelerime karıştı. Elden bıraktığım prensiplerimin ipini tekrar tuttuğumdan, birini hissetmeden önce bir kahveye karışan bir sohbet edilmeliydi ki bu düşüncelerimi duyan Tanrı bana aylardır bir başka yürekten beklediğim fırsatı bir başka yürekle verdi. Bir haftalık o sürede düşüncelerimin siyah örtüsü kalkınca taze bir heyecan kokusu sarıyor özgürlüğümü hapseden kafesimde; konuştukça dilim sürçüyor ismini anarken; bekledikçe damarlarıma aşılanıyor "belki"ler. Korkunun silüeti bile ortalarda yok....Beni korkutan da her şeyin mükemmel olması!
    Güzeldi. Hatta güzelden öte, mutluluğa sarılı huzuru görecek kadar inanılmazdı.İstediğim geleceği elde edemezsem bile o günü bir başka deftere başlangıç sayfası olarak kabul edebilirim; yarım bıraktığım çok defter oldu bir gün onları kapatana kadar mutluluğun tadını çıkartmak için açılmış bu sayfaya adını veren insan kesinlikle içinde yemyeşil bir huzuru barındırıyor.
    İlk'ler bir zamanlar, daha masumiyetimizi çıkartmamışken, ne kadar da önemliydi. Her gördüğümüze aşk, her hissettiğimize sevda diye seslenmediğimiz vakitler güzeldi. Akla gelebilecek her tadı tatmış bir eskiromantik olarak, kapattığım hayatımdan sonra yeni başlangıcımdaki ilk heyecanımı size anlatamayacak kadar acemi bir şairim; zaten benim hayatımın sizi bu kadar ilgilendirmesi bile garip...  Bu parça edebi bir yazıdan, fikirden çok kişisel tecrübelerimi karaladığım rahatlama yazısı. Hani karanlık çağlardan, romantik bir devre geçişimi sırf merak edenler olur diye yazıyorum o kadar... Çok uzatıyorum bazen sırf içimdekilerin hepsi dökülmesin diye; bu ilk heyecan beni masumiyetimin hala ziyan olmadığı, verdiği tadı bile unuttuğum sevgilerime götürdü! Uzun zaman sonra karşılaşılan bu durumu tek bir cümleyle özetleyecek olursam  " "unutulmazlar" arasına girecek bir tatlı heyecandı gözlerinin yeşilinde ruhunu seyretmek".
    Kaç gündür bir kadının gözlerini düşünüyorum; tadı damağımda saniyeleri durdurduğumda, en soğuk düşler bile yeniden canlanıyor, kozasındaki ruhum bile ölümsüz bir gökkuşağıyla uyanıyor, sonbaharın ölü tüm renkleri yeniden canlanıyor; doğam hayat buluyor o gözleri düşündükçe. Utanmayı bile yeniden öğrendim; patavatsız dilimi tutmayı bile başardım, sanırım kelimelerimle birlikte bende bayağı büyümüşüm; hep dedikleri gibi "olmuşum ben ya"... Dönüp dolaşıp gözlerine geliyorum, ışıltısındaki masumiyeti sayesinde taşıyabiliyor belkide yüklerini ve merak ediyorum kilitler altında sakladığı düşlerinde nelere yer var acaba? Gördüklerim belki de görmek istediklerim, benim ona yakıştırdıklarım bilmiyorum ama eğer gerçek canımı yine acıtacaksa ben bu yalana biraz inanmak istiyorum... Kendi hayal dünyamla, gerçek dünya arasındaki farklar zaten yeterince kara, birde geri kalan hayatımın benim yazdığım kısmına siyah bir gece düşmesin.Hem ben galiba belirsizlikten haz alıyorum; memnunum bu telaştan, bir yüreği daha kırma korkusu olmadan uzaktan hissetmek belkide benim günahlarımın bedeli...kendime layık görmediğim bir masumiyet saklı teninde sanki; ben bu kafayla zaten daha çok rüya görüp " sizi bir yerden tanıyorum" saflığıyla terk edebilirim aşkı...
     Aslında aşkın en güzel kısmı bu belli belirsiz heyecan kısmı, sonra zaten günümüz sıradan aşklarının o saçma kıskançlık kısıtlama ve kavga üçgeni içerisinde geçen vakitler yer alıyor, aslında bu yeni halim yine kalıplara sığmayacak, ki önceden de sığmazdı, ve "evet" dediklerine ayrılana kadar pişman etmediğim yüreklere sorabiliriz beni fakat ben "perfect woman" ı bulup, sonsuzluğumu armağan etmek istediğim için hala pis bir romantiğim; işte bu belirsizliğin ötesini görüp, aşka şah mat çekip; aşka aşık değil, kadına aşık olmak istiyorum. "Ya değilse" sorusu ise beynimin kıvrımlarından sıyrılıp, damarlarıma oradan canıma karışıp buraya kadar gelebiliyor; o belirsizliğin heyecanı ya "aşk" değilse, o zaman yine ayrılmak zorunda kalırsam sukünetten... Bir yırtığı daha nasıl kaldıracak yamalı ruhum?
   Bir yüreği veya teni eski çağlardan kalma bir eser titizliğiyle ele alıp, üzerindeki tozu üfleyip, gerçekliğine ulaşmaya çalışırken, yani karşındakini tanıma çabasındayken küçük bir hata o yaşamın son bulmasına neden olabilir. "Gelecek" adına tüm hayallerinin bir beceriksiz tarafından yıkılıp, sonraki nesiller boyunca hangi prensle yada gerçekle karşılaşılırsa karşılaşsın tarih bir kere kırılmış olduğundan zaman asla tamir edilememesine de neden olabilir  ve ne yazık ki insanlar geçmişlerini asla unutmayarak gelecekten intikam alıyorlar. işte ben bu vebali artık kaldıramam. vav, korkaklığımı bu kadar iyi nasıl tanımladım bilemiyorum; yani ben zamanı kesen değil, tamir eden olmak istiyorum.
   Şimdi öyle biri olmalı ki arkadaş toplantılarında sizlere "ruh eşim"i tanıtmak istiyorum demeliyim, hatta on yıl sonraki eskiyi anma buluşmalarına da onunla katılabilmeliyim. ama merak ediyorum hiç birisi bir başkasının düzenini bozmadan, bir yap-boz parçası gibi birini tamamlayabilmiş mi? böyle bir şey mümkün değilken bile  ben dalgalı ruhumun tınısını arıyorum; işte inanç böyle bir şey...
   Ben nasıl geldim buralara ya; içimde bir kelebeğin yaşama tutunma çabasını anlatacaktım oysa, biliyorum uzun solukta yaşıyorum ama sizler belkide bu soluğuma yetişecek kadar cesur değilsiniz. Ruhlarımız ne kadar da farklı, aslında ruh ne kadar da farklı bi kavram! İçimde bir yerlerde yaşayan ama içimde müebbete mahkum bir kuş aynı zamanda. Bana bir şeyler yaptıran ruhumsa, yapmamı engelleyen aklımsa; aşık olmamı hangisi istiyor? Ruhumla inanırken bir şeylere, kadere bağdaştırmamak gerekir bence tesadüfleri. Kimi nasıl görmek istersem öyle görüyorum artık ve yeşil cennet'i asla arkadaş olarak göremem bu saatten sonra, tıpkı farklı tecrübe gibi.
   Güneş yerini yıldızlara bırakırken bile ben ayrılmamak için bahaneler kolluyordum; sinema fikri güzeldi ve hayatımda ilk kez birini eve bıraktım.... Demek ki hala yaşamadığım şeyler varmış. İşte bu yaşadıklarımı toplayıp, yaşayamadıklarıma birleştirecek birine ihtiyacım var ve ya ben bir şeye inanmak istediğim için düşü görmeden sıvamaya başladım geleceğimi, ya da yine fırtınaya kapılıp kaybolacağım bir süre daha ....
   En sevdiğim şey olan hayatımı zamana bırakmak istemiyorum ama kadınlara da güvenemiyorum; hayallerinin o kadar ütopik olduğunu düşünüyorlar ki Ben onları gerçek kılmak için gittiğimde kapı dışında bırakıyorlar ve gizlice ağlıyorlar... Garip; şimdi içimde taze bir bahar esintisiyle düşünüyorum en ince ayrıntısına kadar; "geçmişi hiç bir şey aşk kadar kolay onaramaz" .... 


   Not: Umarım artık kimse benim yüzümden üzülmez, en çokta ruhum. 

"Ş"aban "S"arı - Zır deli- 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...