Pages

Ads 468x60px

22 Ocak 2013 Salı

Ruh Parçaları #41

#41 Hey Sen! Nereye Gittiğini Sanıyorsun?

Asla dönüp bakmayacaksan , anıları biriktirmenin sebebi ne?
belki bir gün onlara ihtiyacım olabilir?

        Geceler uzun... Pazar günleri günahlarını çıkartamamış bir ruh için de eminim geceler uzundur ya da beş vakit tövbesini etmeyi unutmuş biri içinde geceler bir hayli uzun olabilir. Peki uzun gecelerin sebebi bir ileri bir geri aldığımız akrep midir yoksa ardımızda parmak izi gibi bıraktığımız geçmişimiz mi? Geçmişin  biz ilerledikçe ardımızda giderek küçülen bir nokta olacağını düşünüyoruz, uzaklarda kaldı her şey ve şimdi yarınları kucaklamak vaktidir diye haykırmak istiyoruz. İşte tam da bu noktada geceler devreye giriyor ve uzakların aslında dokunmak istemediğimiz yakınlar olduğunu öğreniyoruz. Yastığımızın altından fırlayan eski bir hatıra, aklımızın karanlık odalarından sıyrılıp gözlerimize düşen bir koku, kulağımızda çınlayan bir sevişmenin sesi... Bunlar hep uzak sandığımız zamanların aslında o kadar da geride kalmadığının kanıtıysa eğer hiç bir zaman yetişip, sığamadığımız zamanın ne önemi var ki? Bence saatleri terk edip aydınlık ve karanlık diye bölünmeliyiz ve karanlık olunca sevişmeliyiz. Öyle anlamamış gözlerle bakma lütfen! Benim içim hiç de fesat değil emin olabilirsin. Sanırım geçmişimizi biraz daha kurcalamadan önce, yanlış anlaşılmaların önüne geçebilmek için sevişmenin güzel bir tarifini vermem gerek. İzninizle çarşafı kaldırıp tüm gizemi döküyorum ortaya, nasılsa biz bizeyiz.
       Bana şimdi kimse diyemez ki "benim en büyük hayallerimden birisi aşık olmak" değil. Bunu kanıtlamak için en sevdiğiniz sözlere, paylaşımlarınıza, beğendiğiniz sayfalara ve yazdıklarınıza bakmak yeterli olacaktır. Hepimizin amacı aynıyken bu yalnızlık çok mantıksız. Tenlerimiz mi uymuyor ruhlarımız mı yoksa sadece adı mı var aşkın? Hani bir filmde geçer* ve o kadar  doğru ki "bunca insan yalnızken neden bunca insan yalnız.".  Yalnız olanlar bir ışık yaksınlar şimdi ve aydınlatalım birbirimizi. Ne kadar da fazlayız ve hepimizin gönlünde platonik bir sevdası saklı işte hepimizin platonik yalnızlıklar çekmemizin tek sebebi bu. Korku. Sevişmek; iki kişinin rızasıyla mutluluğun da hüznünde müşterek olduğu gecelerin ismidir. Korkak insanlara göre sevişmekse; iki kişinin rızasıyla tenlerinde kaybolurken başkalarını düşlemesidir. İlk tanım aşkın işteş haliyken ikincisi yalanların en büyüğüdür. Bir insan mutlu taklidi yapabilir -ki pek çoğumuz gibi, bir insan huzurlu taklidi de yapabilir ve hatta bir insan orgazm taklidi bile yapabilir ama asla aşık taklidi yapamaz. Anlamak için bakınız: gözler. Belki de insanların öpüşürken gözlerini kapatmasının sebebi - istisnalar elbette mevcut- o an yüreklerindeki ruhun dudakları yerine, aklındaki ruhun dudaklarını hissediyor olması olabilir mi? konumuza geri dönersek;
     Pek çoğumuzun geçmişinden kaçmasının sebebi işte bu yanlış sevişmelerdir.  "hoşlanmayı aşk sanan milyonlarca aptal insan var." Sözün kime ait olduğunu bilmiyorum ama çok doğru bir tespitte bulunmuş, değil mi? Geceler bu yüzden uzun. Yıldızların bu kadar çok olmasının sebebi de hepsinde bir hayalimizi bırakıp uyumamız için. Tanrı'nın unuttuğu küçük bir nokta var, hayaller tükenir.  Bir kaç kez vurgun yemiş yürekler artık o sulara dalmaya korkar, bir kaç kez yanlış sevişmiş düşler artık yeni hayaller inşa edemez; O yüzden asla var olamayacak geleceği düşünmek her zaman bizimle yaşayacak geçmişten daha uzaktır. Biriktirdiğimiz hiç bir şey o an hissettiklerimizi bir daha tattıramaz o yüzden ertelememek gerek bazen cümleleri; deliler ve adiler bu savaşı kazananlar ve ben hiç şairlerin, romantiklerin ve aşkın kazandığı bir savaş görmedim. Geçmiş bir tek delileri ve adileri rahatsız etmez. Gerçekten insan olanlar , eğer hala varsa, gerçekten kaçamayacaklarını çoktan anlamışlardır. Deliler, o kendilerine has cesaretlerinden aldıkları güçle yaşıyorlar zaten, keşke bir kaç kişi onlar gibi olsa ve keşke hiç kimse savaşın diğer kazananı olmasa; Adilik gerçekten bağımlılık yapabiliyor. Terk etmenin zevkini tatmış bir dili artık hiç bir kuvvet bir başka kalbi kırmaktan alıkoyamaz ve adiler geride ölü bir şekilde bıraktıkları papatyaları değil, önlerinde bakire  bir orman olarak duran masumiyeti düşlerler. Geceler uzun sadece insanlar için....
     Her yenilgiden ve düşüşten sonra bir madalya gibi göğsümüzde sallanan pişmanlıklar bizim prangalarımız. Müebbet yalnızlıkların tecritinde tutulan özgürlüğümüz serbest kaldığında ancak görebiliriz uzun gündüzleri. Bir  umut, o zaman dokunabiliriz korkmadan uzaklardaki güneşe. Baharın en güzel renklerini taşıyan milyonlarca çiçekten bal toplama telaşındaki bir arı gibi yaşamadan tek bir çiçeğin tadıyla sevişmeyi öğrenebiliriz eğer uzun geceler yerine cesur sabahları beklersek.... Hepimizin hatırlamak istemediği cinayetleri var, hepimiz karanlık bir bedende ölü düşleri bıraktık. Ağlamanın sırası değil, çünkü katil olduğumuz kadar kurbanız... Günahlarımızdan, masumiyeti çalarak arınamayacağımızı öğrenmemiz gerek ve platonik yalnızlıklara değil, cesur sevişmelere ihtiyacımız var. Teknolojiye ayak uydurup, değiştirmeyi değil; tamir etmeyi de hatırlatması lazım  iç çekerek izlenen o romantik filmlerin...

      Sevişmek kötü bir şey değildir, yalan olmadığı sürece; uzun gecelerin kabuslarına değil, uzun gecelerin sıcaklığına koş; uzak dediğin hiç bir şey tutamayacağın yerde değil.

Geçmişine hiç ihtiyacın olmadı, hep akreple aynı zamandasın sen.
O zaman bir gün onlar beni bırakacaklardır...

"Ş"aban "S"arı
*






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...