Pages

Ads 468x60px

16 Ocak 2013 Çarşamba

Ruh Parçaları #38

  #38 RUHUN TA KENDİSİ
      Şarkılarında canı sıkkın olunca uykuları kaçar mı, diye sordu ansızın.
      Saçmalama, şarkılar canlı değillerdir, diye cevap verecektim ki, anladı vereceğim cevabı ve atladı:  Canlı olmasalar, insanlardan daha çok etki ediyorlar bana; bazen neşe verirken ezgiler bazen hüzün verebiliyorlar... Hiç bir canlı bu kadar etki edemiyor bana biliyorsun, dedi.
      Haklıydı.Sanırım şarkılarla beslenen bir ruhum var, bu saatte felsefe de yapabiliyor üstelik... Saate baktım; 3.00. Saatten haberi yokmuş gibi bir o boşluğuma bir  bu boşluğuma çarpıyor. Ne yapıyorsun deyince de, canım sıkılıyor diyor.
      Bir insanın ruhu nasıl sıkılır? Bu kadar farklı olmak zorunda mıyım? Uykudan kaçmak için şehrin karanlığını seyretmekte neyin nesi ve gerçekten bu saatte en duygulu ezgiler nasıl kanatlanıp gönül pervazıma konuyorlar. Hep onun suçu aslında bu, o çağırıyor hepsini. Saatten, mekandan ve düşlerden bir haber, gelişigüzel yaşayan, hala umudunu saklayan bir ruhu olunca insanın her şeye alışılıyor.

      En son ne zaman birine özledim dedin, diye patavatsız bir soru soruyor; kime çektiyse biber sürülesi bir dili var. Merak etti mi cevaplamazsam başımın etini de yemeye başlayacağından düşünüyorum...

      Soru beynimin dağınıklığında yankılanıyor, sonra kapattığım bir kapının altından geçip gözden kayboluyor. Sorunun peşi sıra giderken aklımın kilitli köşesindeki bu kapının üzerindeki yazı bu saatte gözyaşlarımı güldürebiliyor. "Aşk". Özlem hep aşkın içine gizleniyor zaten, tüm esintiler aşk zaten...Zaten şiir de aşktan alevleniyor ve ben bu kapıyı uzun zaman önce kapatmışken, gecenin uykusuzluğunda bir merak beni yeni o kapıya getiriyor.Kapıdan içeri geçtiğimde asla unutamayacağımı bildiğim güzel olduğu kadar uzak bir limanda kalmış anılarım öylece karşılıyor beni.Gecenin bu saatinde ruhumda bana şarkılar kadar ihanet ediyor...
     Haylaz bir çocuk edasıyla köşede oturmuş bana muzipçe sırıtıyor "eşek sıpası" diye söylendikten sonra onun kadar meraklı gözlerle beni süzen anılarımı başımla hafifçe selamlıyorum.
    Kırmızı kaplı deftere yazdığım ilk şiir, ilk öpüşmeme şahit olan bulut, amcamın ölümüne üzülmem gerekirken bir odada gizlice sevindiğim o mesaj, ilk dokunduğum ten, kokusunu hiç unutmadığım vakitler, heyecandan kalbime engel olamadığım konuşmalar, verdiğim tüm sınavlar, eski dostlarım; bilhassa şimdi düşman bile olamadığım insanlar, hiç dile ve kelimeye getirilmeden katlanıp bir köşeye bırakılmış prematüre sevgiler, kendimden gizlemeye çalıştığım yalanlar, annemin gözyaşları, babamın gururu, kardeşlerimi gece gizlice sevdiğimi söylediğim geceler, evden uzak harcanan saatler, karanlık bir köşede edilen sohbetler, kavgalarım ve isyan ettiğim günler....Hissetmeyi ne zaman bıraktım biliyor musun ruhum?
         Sevdiklerine hiç sevdiğini söyleyememişken, ölümden ve acı gelmeden önce hakedenlere hakettikleri değeri vermemişken; hiç gerçek olamayacak kadar kötü yalanlara kurduğum cümlelerden utandığımda bıraktım hissetmeyi... En yakınımdaki insanın acısına ağlarken, bunu aşka ağlamakla karıştırdığında çevremdekiler ben hissetmeyi bıraktım! biliyor musun sorduğun sorunun cevabı hala yok; Tanrının sınavlarında koşuştururken unuttuğum en büyük düş belkide özlemek... Hep kimsesiz bir otagardan uzaklara ben uğurlandım, arkada kalan hep başkalarıydı; cam kenarından el sallayan nedense hep bendim; belki de bu yüzden uzun ciddi konuşmaların adamı olamadım, hayatı dalgaya almaya çalışırken unuttum hayallerimi, beni ben yapan hisleri. Aslında ne var biliyor musun; ben özlemin ne olduğunu çok iyi biliyorum; telefondaki bir ses, aşina olduğun bir kokuya dakikalarca sarılmak, özlediği için herkesten gizli ağladığını bildiğin biri, büyürken aşık olurken yanında olamadığın birinin sesindeki gizliliğe saplı heyecan; ben özlemin ne olduğunu çok iyi biliyorum, sende biliyorsun işte o yüzden, bir gün ben birini özlediğimde zaten sen onu hiç bırakmayacaksın;
     Ah benim yüreksancım, bak işte yalanlara inanmak için savaşırken aldığım tüm yaraların izi bu ağrı. Sen içimde kıvranırken, hücrende tükettiğin özgürlüğün sızısını çekerken yerleşiyor tam yüreğimin ortasına bu sızı. "iki satırlık adamları musallat ettik ömrümüze" diye oluyor bu düş kırıklıkları, bir gün ruhum bir gün; sende kanat çırpacaksın istediğin yürekte... Benim gibi sabırsız olma, hayatın ezgisine kaptır kendini ve yaşa...

      Uykun yok mu senin? yine kimi düşünüyorsun diye sormayacağım ama düşünme demek yaşamayan biri için en kolay yol.
      Yaptığın bir hata yok biliyor musun şaban, senin en büyük suçun  herkes gibi olamamak; insan olmaya çalışmak; hissetmiyorum  diyerek itiraf etmen bile gerçeğini senin en büyük doğrun; kimse duymasın ama sana bir sır vereceğim şimdi; diğerleri korkar, en çok kadınlar korkar ama erkeklerde çok korkaktır... Adam'ım diye ortalarda dolananlar var ya geceleri hayallerinden öteye taşıyamazlar aşklarını ki buda kendilerini becermekten öte bir düş değildir; onların senin gibi bir ruhu yok ;), onların aklıda yok... Kadınlar bu yüzden korkar; senin bilmediğin vakitlerde aldıkları yaralar onları korkutur. Yaralarını o kadar iyi gizlerler ki sen istesende anlamazsın ve herkesin en büyük hatası burada başlar, yanlış bir saate güvenerek doğru zamanı yaşadığını sanmak... Bir  aslanın amacı daima ceylanı yemektir, unutma... Eski düşmandan asla dost olmaz. Belkide haklısın, onlar değil ben yanılıyorum ; belkide haklısın tek korkak benim... kimseye söyleme ama kurulan düşlerimi daha fazla boşlukta harcayacak değilim, sende senin kadar haylaz bir düş istemez misin? Cesur olmak için yüreğe ihtiyaç olduğunu ne zaman anlar sence insanlar?

Bu şarkıyı çok seviyorum...
efendim.
şarkı diyorum çok güzel.
hı, evet.

      Sen beni dinlemiyorsun; sen nerelere daldın konuşurken, sen bunu hep yapıyorsun biliyor musun şaban.
Hani boşluğa bakarken "ne düşünüyorsun" diye soruyorlar ya insanlar en çok buna gülüyorum, onlara bence söylemelisin artık boş' vakitlerinde dinlendiğini. Senin konuşurken düşündüğünü, düşünürken konuştuğun yani düşünerek yaşadığını anlat onlara. Onlara düşünmenin boş vakitlerde yapılacaklar listende olmadığını söyle belki böylelikle sana benzeyen bir beden buluruz bana...
lütfen sessiz olur musun, bu bizim sırrımız!
       Hem bu şarkılarla alıp veremediğin ne senin, hatırlarsın ki senin dediklerini  yazmamın sebebi de hep bu şarkı sevdanı yatıştırmak içindi. Sesini kağıda döküp, dertli başıma birde şairlik çıkarttın.
       E fana mı oldu, ikimizde rahatladık.
       Sorma ne rahatladım. Ben bizi yazmadım ki evlat, ben başkalarını yazdım. Ben bizi yazsaydım anlamazlardı ki, başka acıları yazınca karanlıktaki yüreklere biraz olsun umut olmak istediğimi sende biliyorsun, benim boş' vakitlerinde ne kadar da neşeli olduğumu sende biliyorsun; böyle şarkıyla aşkla acı çekecek adam mıyız biz?
        Bir zamanlar sende o yollarda yanmadın mı?

         Bir zamanlar diye bir şey yok evlat. Yaşadıklarım yaşayacaklarımın temeli. Bazen acı çekmeden yada çektiğini düşünmeden bir sonraki mutluluğa ulaşamazsın. Söylesene bana hiç acıyı tatmamış bir yürek, mutluluğun kıymetini nasıl bilebilir? Beni sende anlamıcaksan izin ver bu şarkıdan sonra öleyim.

        Seni anlıyorum, sadece seni kızdırmayı seviyorum biliyorsun...

        Biliyorum evlat biliyorum. Sende olmasan çok sıkılırdım biliyorsun; hatırlıyor musun bir zamanlar' bir arkadaşım gibi yaşıyordun yanımda, biz nasılda eğlenirken insanlar nasılda korkardı bizden.

        Hatırlamam mı ama çabuk sıkıldın bu oyundan, bu topraklarda delilik ne zaman moda olur sence? Savaşlardan, yolsuzluklardan, vatan adı altında işlenen cinayetlerden, Allah'ın adıyla işlenen günahlardan, kadını sex objesi görmekten, şiddetten, çocuk işçilerinden, vatan sağ olsun diyen gözü yaşlı analardan, yalancı  politikacılara güvenen inançlı insanlardan sonra bir gün deliliğe de sıra gelir mi?Bir gün yeniden sever misin sence bu toprakların şanlı tarihini.

         Bilmiyorum evlat bilmiyorum! Zor çok zor, bence biz bize  yeteriz. Hem biliyor musun, belki bu dünyada Tanrı onlar oldular ama öldüğümüzde Tanrı olamıcaklar işte o zaman delileri cennete alacak Tanrı... Hem bu konular hakkında konuşmak yasak değil miydi sana?

          Güldürme beni şaban, en son hoşuna gitmeyen hangi yasağa uyduğunu söyler misin?
 ...
          Uymadın çünkü. Asi bir ruhun var.

          Çok manidar oldu... Asi bir ruhum kadar asi bir aklımda var, ama biliyorsun bazı kurallar olmasa Anarşizm kazanamaz. Mesela insanlar artık canlarını daha çok sevip, ölüme bu kadar kolay kanmamak adına kırmızı ışıkta bekleyip, üst geçit kullanmalılar.

          Allah aşkına bırak bu tavırları; şairlikle, insanlıkla, adamlıkla, romantiklikle, sanatla kim bu düzeni değiştirmişte sen değiştirme peşindesin.

          Öyle deme, bizim gibi bir kaç kişi daha olsa çok eğlenirdik bence bu lunaparkta. Benim değiştirmek istediğim bir düzen yok ben sadece kendi kapımın önünün diğerlerinden farklı olup, arka bahçemde mutlu bir dünya istiyorum. dostlarım, ailem ve Tanrı bizden, geri kalanı düzenden; çift kale yaşam oynarız....

          Bazen benden de hayalperest oluyorsun şaban.

           Hayal kurmaya da mı zam geldi?
Ya saat kaç?

3.40 ne oldu bir yere mi yetişeceksin?Rüyanda kendin gibi bir kıvırcığa mı  yoksa şarışın birine mi gideceksin? ah sen yok musun...
         Saçmalama lütfen, o kadar basitleşmedik daha... Hem uykumu sen sakladın haydi ver artık onu bana bak konuştum işte sıkıntın gitmedi mi ? Şarkılarda ninni gibi gelmiyor mu artık sana? Notalar bile yalnızlığımızı hatırlatıyor bana, bir do bir siden sonra geliyor peki fa ve mi neden birlikte olamasın... Çok müzik bilgim yok ama sevenleri kimse ayırmasın...

        Her duruma da bir lafın var bakıyorumda, öyleyse uzaktan görmekle olmaz bu işler, hissediyorsan git söyle...
       O istemiyorsa da sen söyle, benim günahımı bir başka bedenle paylaşmalısın artık....

Konuşmak ne kadar da kolay geliyor, sende diğerleri gibi olma lütfen; haydi kapat ışığı uyuyalım....
...
saat 4....
şimdi iyi uykular tüm ruhsuz insanlar....

Şaban, bu gece yanında yatabilir miyim?
elbette evlat elbette...
biliyor musun?
neyi?
sanırım özlüyorum.
neyi?
bilmem, belkide şuan beni özleyen ama hala tanışmadığım birini.
bana edebiyat yapma;
ama benim hobim bu...
Şaban!
peki tamam sustum sustum, kendine iyi bak bir gün en büyük hediyem olacaksın unutma./


"Ş"aban "S"arı



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...